Yazar Fatma Hazan Türkkol, "Cebimdeki Güvercin" adlı eserinde Kabe'yi ve tavafın inceliklerini, yaralı bir güvercinin iyileşme süreci üzerinden anlatarak okuyucularına farklı bir bakış açısı sunuyor. Bu tercihin ardındaki sebebi ve hikayenin oluşum sürecini merak edenler için yazar, samimi açıklamalarda bulundu.
Mekke'de Doğan Bir Hikaye
Türkkol, "Cebimdeki Güvercin"in kendisi için çok özel bir yolculuk olduğunu belirterek, "Umreye gitmiştim. Bazen kelimeler içinizde dolaşır ya, onun kelimeleri de gerçekten orada içimde dolaştı. Hikâyeyi Mekke’de yazdım. Önümüzdeki günlerde çıkacak ikinci kitabı olan Omzumdaki Serçe’yi de Medine’de yazdım," diyor. Yazar, bu süreçte Sadık dede karakterinin hep yanında olduğunu ve editörü Sacide Ak'ın da dosyayı ilk kez umredeyken çalışmaya başladığını vurguluyor. Ayrıca, kitabın çizeri Sevde Özdemir'in de bir umre hayali olduğunu belirterek, bu güzel denk gelişlerin eserin oluşumunda büyük etkisi olduğunu düşünüyor.
Didaktiklikten Uzak, Hissiyatı Ön Planda Tutan Bir Yaklaşım
Dini içerikli çocuk kitaplarında sıkça karşılaşılan didaktiklik sorununa değinen Türkkol, mesajların çok açık ve tek kitapta pek çok dini bilgiyi aynı anda verme telaşının belirgin olduğunu ifade ediyor. Ancak kendisi, Mekke ve Medine'yi görünce, tavaf ederken, say yaparken, Hira Mağarası'nın önünde dururken hissettiği duyguyu anlatmak istediğini belirtiyor. Bilginin zamanla öğrenilebileceğini düşünen yazar, öncelikle mekan tanışıklığı ve o güzel hissin yeterli olduğuna inanıyor. Bu sebeple hikayeyi mekanın içine yerleştirmek istediğini vurguluyor. Hikâyede Kâbe isminin hiç geçmemesine rağmen, çizimlerde muhteşem bir mekan tanışıklığı oluşturulduğunu ve tavafın 7 kez yapıldığını bilgi olarak vermek yerine, Sadık dedenin hep 7 kelimelik cümleler kurduğunu belirtiyor.
Kalplerin İyileşme Mekanı: Kabe
Türkkol, Sadık dede karakterinin huzurlu bir insan, sakin bir kedisi ve mutlu bir ağacı olduğunu belirterek, hayatın huzurlu olduğunu ve bu sayede güvercinin yaralı kanadının bu huzur hissi içinde iyileşmesinin normalleştiğini ifade ediyor. Dindar bir yetişkin olarak kalplerin tam da orada iyileşebileceğine inandığını söyleyen yazar, bunu okul öncesi yaş grubuna hissettirmek ve mekanla tanıştırarak onlarla birlikte hayal kurmak istediğini vurguluyor. Kalpler kırıldığında ilk akla gelen yer olmasının, herkes için en büyük kazanım olduğunu düşünüyor.
Çocuk Edebiyatında Hissin Önemi
Çocuk edebiyatının yazınsal kısmına olan ilgisinin, annesinin çocukken anlattığı masalları metne dönüştürmesiyle başladığını belirten Türkkol, kitaplarında mesajını muhatabına "hissettiren" bir dil kullanmaya özen gösteriyor. Maria Nikolajeva'nın "kimi yazarların, yetişkinler için yazılan edebiyata gittikçe daha fazla benzemekte olan bir çocuk edebiyatı yarattıklarını" öne süren yaklaşımına değinen Türkkol, çocuk okur ile yetişkin okur arasındaki metin farkının, bilişsel düzey ve yaşam tecrübesi gibi süreçlerin göz önünde bulundurulmasıyla ortaya çıktığını ifade ediyor. Yani çocuğun "beyaz boş bir kâğıt" olarak tanımlanarak mesaj verme kaygısından uzaklaşıldığını veya uzaklaşılması gerektiğini belirtiyor. Bu durumun, çocuk edebiyatı eserlerinde bir mesaj olmayacağı anlamına gelmediğini vurgulayan yazar, verilmek istenen mesajın kurguya ve karakterlere içkin, hissedildiği, böylece okurun o hissi benzer pek çok olayı tecrübe ederken hatırlayabileceği bir yaklaşıma evrildiğini ifade ediyor.
Çocukların Gözünden Çevre Bilinci
Gizemli Bahçenin Sırrı adlı kitabında, bahçesinde kompost yapan bir dede ve nine üzerinden çözüm odaklı bir yaklaşımla çevre bilinci kazandırıldığını belirten Türkkol, çocuk yazınında yetişkinlerin sebep olduğu problemlerin farkındalık kazanması amaçlanarak çocuğa sunulduğunu ve çözümün de yetişkin olacak çocuk okurdan beklendiğini ifade ediyor. Kurguyu oluşturmadan önce ilkokul 2 ve 3’üncü sınıf öğrencilerine danıştığını ve genel olarak çevreyle ilgili tedbirlerin bireysel olarak yapıldığını ve bir bütün olarak ele alınmadığını anlattıklarını belirtiyor. Bu sebeple, kurguya birbiriyle bağlantılı olan tedbirlerin bir bütüne nasıl etki edebileceği şeklinde yansıtmaya çalıştığını vurguluyor.
Yetişkinlerin Sorunları, Çocukların Geleceği
Türkkol, "yetişkinlerin sebep olduğu sorunlar" konusunun, özellikle mültecilik ile ilgili çocuk kitapları üzerinden yoğun bir şekilde tartışıldığını belirterek, yetişkinler ve çocukların iki ayrı dünya olmadığını, aynı toplumun ve aynı dünyanın yaşayanları olduğunu ifade ediyor. Çevre felaketleri, göç, savaş, mültecilik ve dünyadaki gelir adaletsizliği gibi konuların da bugünün çocuklarının yarınki yetişkinlik sorunları olduğunu vurgulayan yazar, bu sebeple çocukların bilişsel gelişimlerine uygun olarak konularla tanıştırılabileceğini ve üzerine sohbet edilebileceğini düşünüyor. Tanışıklık düzeyinin çocuğa uygunluğunun temel mesele olduğunu belirten Türkkol, yüzbinlerce mülteci yavruyla birlikte yaşanılan şehirlerde, büyüklerin yarattığı bir sorun olan mültecilik hakkında konuşmamak ve bunu gündem yapmamakın imkansız olduğunu ifade ediyor.
Fatma Hazan Türkkol'un eserleri, çocuk edebiyatında hissin önemini vurgulayan, didaktiklikten uzak, okuyucularına farklı bakış açıları sunan ve onları düşünmeye teşvik eden değerli yapıtlar olarak öne çıkıyor.