İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) akademisyenleri, geçtiğimiz günlerde İstanbul'da yaşanan 6.2 büyüklüğündeki depremle ilgili hazırladıkları ön raporda, depremin bölgedeki enerjinin yalnızca %12'sini boşalttığını açıkladı. Bu durum, akıllara "Tehlike henüz geçmiş değil mi?" sorusunu getirdi. İşte İTÜ'lü uzmanların değerlendirmeleri ve depremle ilgili son gelişmeler.
İTÜ Raporu: Enerjinin Yüzde 12'si Boşaldı
İTÜ Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral koordinasyonunda hazırlanan raporda, 23 Nisan 2025'te meydana gelen depremin yaklaşık 13 saniye sürdüğü belirtildi. Depremin, 26 Eylül 2019'da yaşanan Silivri depreminin yaklaşık 5 kilometre güneyinde gerçekleştiği ve 25 Nisan itibarıyla bölgede 291'in üzerinde artçı sarsıntı kaydedildiği ifade edildi. Artçı depremlerin, yaklaşık 40 kilometre uzunluğunda ve 12 kilometre genişliğinde bir alanda, ana fayın kuzeyinde yoğunlaştığı bilgisi de raporda yer aldı.
Rapora göre, depremin meydana geldiği bölge, en son Mayıs 1766'da deprem üreten Doğu Sırt Kuzey Segmenti (Kumburgaz Fayı) ile Silivri Sırt Güney Sınır Fayı arasında yer alıyor. 2019'daki Silivri depremleri sonrasında bölgede gözlenen gerilim değişimi ile 2025'teki depremin lokasyonu arasında uyum bulunduğu vurgulandı. Yapılan hesaplamalarda, 1766'dan bu yana biriken sismik gerilimin yaklaşık yüzde 12'sinin bu depremle boşaldığı değerlendirildi.
- Deprem yaklaşık 13 saniye sürdü.
- Bölgede 291'in üzerinde artçı sarsıntı kaydedildi.
- 1766'dan bu yana biriken sismik gerilimin yaklaşık %12'si boşaldı.
"Stres Boşaldı Demek Yanlış" Uyarısı
MATAM Müdürü Prof. Dr. Cenk Yaltırak, son depremin Marmara Denizi içerisindeki Kumburgaz segmentinin yalnızca 20 kilometrelik kısmında gerçekleştiğini belirterek, "Fayın yalnızca küçük bölümünde yaklaşık 30 santimetrelik bir hareket yaşandı. Halbuki aynı bölgede 3,7 metrelik bir gerilim birikmiş durumda. Bu, büyük depremin habercisi değil ama 'Stres boşaldı.' demek de yanlış. Fayın büyük kısmı hala yerinde duruyor." dedi.
Yaltırak, tarihsel örneklerden yola çıkarak çoklu kırılmaların giderek daha anlaşılır hale geldiğini anlatarak, 1999 İzmit depremi örneğini hatırlattı. "Eğer aynı gün kırılmış olsaydı, bugün yaşadığımız yıkım çok daha büyük olurdu." diyen Yaltırak, bu tür ardışık kırılmaların Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinde de görüldüğünü aktardı.
7.8'lik Deprem Senaryosu: Korku Mu, Gerçek Mi?
Prof. Dr. Yaltırak, Marmara için sıkça anılan 7,8 büyüklüğündeki deprem senaryosunun korku yaratmak amacıyla değil, gerçek mühendislik hesabıyla ortaya konulduğuna dikkati çekti. 7,8 büyüklüğündeki depremi kendilerinin uydurmadığını vurgulayan Yaltırak, "Bu sayı, bilimsel olarak yapılmış doktora çalışmalarıyla, moment hesaplarıyla, fay uzunluklarıyla hesaplandı. Mühendis olarak görevimiz, toplumun karşı karşıya kalabileceği en büyük riski tanımlamaktır." ifadelerini kullandı.
Depreme karşı önlem almanın önemine işaret eden Yaltırak, "Bir segment kırılırsa 7,1 olur, diğeri de kırılırsa 7,4, üçü kırılırsa 7,6, dördü kırılırsa 7,8. Eğer siz 7,1'e göre şehirlerinizi tasarlarsanız, 7,8 olursa ölürsünüz ama 7,8'e göre hazırlarsanız, 7,1 olursa bir şey olmaz. Bu kadar basit. Toplumun bunu anlaması lazım." şeklinde konuştu.
Sonuç olarak, İTÜ'lü bilim insanlarının raporu, İstanbul'da yaşanan depremin ardından bölgedeki tehlikenin henüz tamamen ortadan kalkmadığını gösteriyor. Enerjinin yalnızca küçük bir kısmının boşalması, gelecekte daha büyük bir deprem riskinin devam ettiğini işaret ediyor. Bu nedenle, yetkililerin ve vatandaşların gerekli önlemleri alması, olası bir felakete karşı hazırlıklı olması büyük önem taşıyor.