DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, PKK'nın kongre bildirgesinde yer alan Lozan Antlaşması'na ilişkin tartışmalara TELE1 ekranlarında açıklık getirdi. Doğan, kamuoyunda yankı uyandıran bu konuya dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Peki, Ayşegül Doğan'ın açıklamaları ne anlama geliyor? İşte detaylar...
Lozan Tartışmalarına DEM Parti'den Yanıt
Ayşegül Doğan, Lozan Antlaşması konusundaki sorulara net bir yanıt vererek, muhatabın kendileri olmadığını vurguladı. "Biz onların sözcüsü değiliz. Biz onların adına konuşamayız. Bizim böyle bir bağımız da yok ayrıca," diyen Doğan, hiyerarşik veya organik bir bağlarının bulunmadığını belirtti. Ancak, aynı seçmen grubunda yer aldıklarını ve bu nedenle çeşitli bağlarının olduğunu ifade etti.
Doğan, özellikle Şırnak bölgesindeki seçmenlerin çocukları, kardeşleri, anneleri ve babalarının savaşta yaşamını yitirmiş veya PKK dolayısıyla suçlanarak hapiste ya da dağda olduğunu hatırlattı. Bu gerçeği görmezden gelmeden meseleyi doğru tespit etmenin önemine dikkat çekti.
"Ne ret olsun artık ne de isyan olsun. Ne inkar olsun ne isyan olsun. Ne imha olsun ne isyan olsun," diyen Doğan, devletin taviz veriyormuş gibi algılanmaması, örgütün de teslim oluyormuş gibi görülmemesi gerektiğini vurguladı. Bu kalıplardan çıkılması gerektiğini ifade etti.
Çözüm Süreci Çağrısı ve Meclis'in Rolü
Ayşegül Doğan, çözüm sürecine benzer bir ortamın yeniden sağlanması gerektiğini belirterek, "Keşke yollar açılsa 2013'te olduğu gibi Öcalan'a gidilse," dedi. Gazetecilerin Öcalan'a Lozan meselesini sorma imkanı bulabilmesinin önemine değindi. Türkiye'nin bu konuyu "kazandı-yenildi" perspektifinden çıkarması gerektiğini vurguladı.
Düzenlemelerin bayrama bırakılmadan yapılmasının önemine dikkat çeken Doğan, mevzuata uygun davranmanın bile Türkiye'de çok iş yapmak anlamına geldiğini belirtti. Can Atalay, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi isimlerin serbest bırakılmasının mevzuata uygun davranılarak mümkün olabileceğini söyledi. Meclis'in bu konuda inisiyatif alabileceğini ve önemli bir sorumluluk üstlenebileceğini ifade etti.
- Cezaevi Gözlem ve İdare Kurullarının kararları
- ATEK (Adli Tıp Kurumu) raporları
- Kayyım meselesi
- Tutuklu gazeteciler, öğrenciler, belediye eş başkanları ve siyasetçiler
Bu konuların hızla çözüme kavuşturulabileceğini ve Meclis'in bu konuda harekete geçmesi gerektiğini vurguladı.
Silahların Bırakılması Süreci ve Sorumluluk
Silahların ne zaman ve nasıl bırakılacağına dair teknik bir mesele olduğunu belirten Doğan, bu konuda örgütün kendisi, Öcalan ve ilgili devlet kurumlarının yanıt vermesi gerektiğini ifade etti. Ancak, yasal olarak yapılacaklara dair siyasilerin sorumluluk alması gerektiğini vurguladı.
PKK'lı militanların çoğunun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu hatırlatan Doğan, bu kişilerin geleceğiyle ilgili hukuki çalışmalar yapılması ve yasal düzenlemelerin konuşulması gerektiğini söyledi. Bu konuların konuşulmaktan çekinilmemesi gerektiğini ve buna ihtiyaç olduğunu belirtti.
Ayşegül Doğan'ın Lozan Antlaşması ve çözüm sürecine dair açıklamaları, Türkiye'nin siyasi gündeminde önemli bir yer tutuyor. Doğan'ın vurguladığı diyalog ve çözüm odaklı yaklaşım, Türkiye'nin geleceği için umut verici bir adım olarak değerlendirilebilir. Ancak, bu sürecin başarıya ulaşması için tüm tarafların yapıcı bir tutum sergilemesi ve sorumluluk alması gerekiyor.