Karışık hisler içinde olduklarını anlatan Joubran, şunları kaydetti:
“Mağdur ve kahraman hissetmek ortasında gidip geliyoruz. Meğer ki biz ikisi de olmak istemiyoruz. Çok kolay, biz sıradan beşerler olmak, insan üzere yaşamak istiyoruz. Olağan bir insan olmak için olağan bir hayat yaşamak zorundayız ve olağan bir hayat yaşamak için de işgal altında kalmadan yaşamak zorundayız. Sorun da bununla başlıyor. Konserin başında Filistinlilere yönelik bu büyük soykırımda hayatını kaybeden tüm kurbanlar için hürmet duruşunda bulunurken, artık de İsraillilerin hapishanelerinden daha fazla insanın, genç kızların hür bırakılması için dua ediyoruz. Umarım şiddetle bir şeyin çözülemeyeceği anlaşılır. Biz artık hayatımızın geri kalanını işgal altında sürdüreceğimiz bir tahlili kabul etmiyoruz.”
“TEK TAHLİL BARIŞTIR”
Joubran, bundan sonraki süreçte tek tahlilin barış olduğunun altını çizerek, “Ama barış da adalet olmadan olmaz. Özgürlük olmadan yaşayamayız. Bu ileti tüm dünyaya yayılabilir. (Bu işgalin) tarihi 7 Ekim’de başlamadı. Uzun yıllar evvel başladı. Türk halkına, hükümetine, biraz olsun kendine karşı dürüst olan, Filistinlilerin mağdur olduğunu hisseden, şiddetin her vakit şiddet olduğunu söyleyen tüm dünyaya teşekkürler. Hepimiz için dua etmenin tam vakti ve daima birlikte bir gün Filistin’in özgür ve Kudüs’ün Filistin’in başşehri olduğunu görmeyi umuyorum.” temennisinde bulundu.
Yaklaşık 2 saat süren konserde “Katibim Türküsü”nün müziğini seslendirerek dinleyicilerine sürpriz yapan küme, ortalarında “Masar”, “The Hanging Moon”, “L’art d’aimer” ve “Nawwar”ın bulunduğu birçok sevilen kesiminin yanı sıra yeni bestelerini de beğeniye sundu. Küme, konserin kapanışını ise “Ahwak” ve “Mawtini” modülleriyle yaptı.
Le Trio Joubran, konserin gelirini Kızılhaç ve Filistin’de tedavi bekleyen yaralılara bağışlayacak.
