
Cinsel Şiddette Donma Tepkisi: Psikiyatristten Şok Açıklamalar!
Psikiyatrist Arzu Erkan, cinsel şiddet mağdurlarının sıklıkla karşılaştığı "Neden bağırmadın?" sorusunun altında yatan biyolojik gerçeği açıklıyor. Erkan, travma anında beynin verdiği donma tepkisinin, mağdurların olayı idrak etmesini ve paylaşmasını zorlaştırdığını vurguluyor. Bu durumun, dışarıdan yanlış anlaşılmalara ve mağdurların aleyhine kullanılmasına neden olabileceğine dikkat çekiyor.
Donma Tepkisi: Biyolojik Bir Savunma Mekanizması
Travma anında beynin verdiği donma tepkisi, cinsel şiddet gibi yoğun stres yaratan durumlarda devreye giren biyolojik bir savunma mekanizmasıdır. Bu tepki, kişinin olayları idrak etmesini ve ivedilikle paylaşmasını zorlaştırır. Beynimiz, tehdit karşısında "savaş, kaç ya da don" tepkilerinden birini seçer. Cinsel şiddet gibi durumlarda, özellikle fail tanıdık biriyse ya da güç asimetrisi varsa, donma tepkisi sıkça devreye girer. Bu, kişinin fiziksel veya zihinsel olarak "felç" olmuş gibi hissetmesine, tepki verememesine veya olayı tam olarak algılayamamasına neden olur.
- Donma tepkisi, beynin amigdala bölgesinin aktive olmasıyla ortaya çıkar.
- Amigdala, tehlike algıladığında vücudu korumak için hızlı bir şekilde devreye girer.
- Prefrontal korteksi (mantıklı düşünme ve karar alma merkezi) geçici olarak devre dışı bırakır.
- Kişinin o an ne olduğunu anlamasını, tepki vermesini veya kendini savunmasını zorlaştırır.
Örneğin, bir çocuk ya da kadın cinsel saldırıya maruz bırakıldığında, "neden bağırmadın, neden kaçmadın?" gibi sorularla karşılaşabilir, ancak donma tepkisi nedeniyle bu tepkileri verememiş olabilir. Bu durum, dışarıdan "rıza" gibi yanlış yorumlanabilir, oysa tamamen biyolojik bir travmatik reflekstir.
Gecikmiş Açıklamaların Hukuki ve Psikolojik Sonuçları
Gecikmiş açıklamalar, adalet arayışını ve iyileşme sürecini karmaşık hale getirebilir. Hukuki süreçlerde delil toplama zorluğu ve zaman aşımı, faillerin cezadan kaçmasına neden olabilir. Ancak, ifşa hareketleri, toplumsal farkındalığı artırarak adalet arayışını destekleyebilir. Psikolojik olarak, ifşa hem iyileştirici hem de riskli olabilir; bu nedenle, maruz kalanların hazır hissettiklerinde ve destek alarak bu adımı atmaları önemlidir.
Psikiyatrist Arzu Erkan'a göre, gecikmiş açıklamaların hukuki ve psikolojik sonuçları şu şekilde özetlenebilir:
- Hukuki Zorluklar: Delil toplama güçlüğü, zaman aşımı, haksız tahrik indirimi gibi faktörler adalet arayışını zorlaştırır.
- Psikolojik Etkiler: İfşa, rahatlama ve güçlenme hissi yaratabileceği gibi, yeniden travmatize de edebilir. Toplumun suçlayıcı tutumu veya inanılmama korkusu, utanç ve suçluluk duygularını tetikleyebilir.
Kadının Beyanı Neden Esastır?
Psikiyatrist Arzu Erkan, "kadının beyanı esastır" ilkesini savunmanın, bu biyolojik gerçekliği anlamak açısından kritik önem taşıdığını belirtiyor. Erkan'a göre, hayatta kalanların ve onları destekleyenlerin ikincil travmatizasyona uğratılmaması için hassasiyet gösterilmelidir. Bu yönde yapılan sosyal medya paylaşımları ya da içeriklerle mücadele etmek de toplumun bir görevidir.
Sonuç olarak, cinsel şiddet mağdurlarının yaşadığı donma tepkisi, olayın hemen ardından tepki vermelerini ve yaşadıklarını paylaşmalarını zorlaştıran biyolojik bir savunma mekanizmasıdır. Bu durumun, adli süreçlerde ve toplumsal yargılarda yanlış anlaşılmaması için farkındalık yaratılması gerekmektedir. Gecikmiş şiddet beyanları, hukuki süreçlerde zorluklar yaratsa da, toplumsal dayanışma ve farkındalık yaratma açısından önemlidir. Mağdurların hazır hissettiklerinde ve destek alarak bu adımı atmaları, iyileşme süreçleri için kritik önem taşır. Unutulmamalıdır ki, cinsel şiddet intikamla değil, onarıcı adaletle aşılabilir.