
Tiyatro Festivali Lüks mü? Sanata Erişimde Adaletsizlik Alarmı!
İstanbul Tiyatro Festivali, Türkiye'nin en önemli kültürel etkinliklerinden biri olarak kabul edilir. Ancak son yıllarda artan bilet fiyatları ve ekonomik kriz, festivale erişimi zorlaştırdı. Tiyatro severler, festivalin kapılarının daraldığını ve sanata erişimde büyük bir adaletsizliğin yaşandığını düşünüyor. Peki, tiyatro gerçekten lüks mü oldu? Sanata erişimin önündeki engeller neler?
Tiyatro: Lüks Tüketim mi, Temel İhtiyaç mı?
Sanat, genellikle "lüks" bir tüketim kalemi olarak görülse de, aslında toplumsal varoluşun ayrılmaz bir parçasıdır. İnsan, yalnızca fiziksel ihtiyaçlarını karşılayarak değil, ruhunu ve zihnini de besleyerek hayatta kalır. Tiyatronun, toplumsal hafızayı diri tutan, estetik ufku genişleten ve hayal gücünü çoğaltan bir ihtiyaç olduğu çoğu zaman göz ardı edilir.
Gelir adaletsizliği, sanata erişimi doğrudan etkiliyor. İnsanların açlık sınırında yaşam mücadelesi verdiği bir ülkede, tiyatroya gitme arzusunu dile getirmek önemsiz bir ayrıntı gibi görünse de mesele aslında kültürel hakların en az temel ihtiyaçlar kadar yaşamsal olduğudur. Sanata ulaşamamak yalnızca bireysel bir eksiklik değil, toplumun bütünsel yoksullaşmasının da bir göstergesidir.
Festivalin İşlevi ve Eleştirmenlerin Rolü
Festivalin en önemli işlevlerinden biri, başka ülkelere gidip oyun izleme imkânı olmayan seyirciler için alanın nereye doğru evrildiğini görme şansı sunmasıdır. Yabancı toplulukların getirdiği deneyimler, yerel tiyatrocuların, eleştirmenlerin kendi üretimlerini konumlandırmaları açısından paha biçilmezdir. Bir tür “alan bilgisinin güncellenmesi” işlevi görür festival.
Tiyatro eleştirmenlerinin konumu bu bağlamda önem kazanır. Bir eleştirmenin oyunu kendi biletini alarak izlemesi, kişisel bir tercih değil, mesleki etik açısından bir zorunluluktur. Nasıl ki bir gazeteci ile siyasetçi arasındaki mesafenin korunması, demokrasinin sağlığı için vazgeçilmezse, eleştirmen ile oyuncu veya yapımcı arasındaki ilişkinin de aynı mesafeyi taşıması gerekir.
Çözüm Önerileri ve Sonuç
Ekonomik adaletsizliklere karşı geliştirilecek somut çözümler, yalnızca festivalin değil, kültür-sanatın geleceğini güvence altına alabilir. İşte bazı çözüm önerileri:
- Bireysel düzeyde, öğrenci ve emekli indirimleri ya da kontenjanları arttırılabilir.
- Küçük toplulukların ve bağımsız prodüksiyonların görünürlüğü yükseltilebilir.
- Bazı gösterimler dijital platformlar üzerinden erişime açılabilir.
- Kültür-sanat fonlarının artırılması, sübvansiyonların yaygınlaştırılması ve kamu tiyatrolarının güçlendirilmesi, halkın sanata erişimini garanti altına alır.
- Festivale yönelik devlet destekli programların veya ücretsiz gösterimlerin yaygınlaştırılması, ekonomik eşitsizlikleri azaltarak sanata erişimi demokratikleştirebilir.
İstanbul Tiyatro Festivali'nin önemi, toplumun farklı sınıflarını, farklı dünyalarını aynı salonda buluşturma potansiyelinde yatar. Bu potansiyelin, ekonomik krize ve tiyatroyu metalaştıran bir anlayışa teslim edilmemesi kültürel hayatımızın geleceği için zorunludur. Unutmayalım ki, toplumun tüm katmanlarına açık bir tiyatro, bireysel ve kolektif ruhun beslenmesinin, hayal gücünün ve eleştirel düşünmenin en güvenilir kaynaklarından biri olmaya devam edecektir. İçine düştüğümüz karanlıktan çıkmamızda herkese açılmış tiyatro kapılarından sızan sahne ışıkları eminim hepimiz için yol gösterici olacaktır.