Sudan'da Kanlı Oyun: BAE'nin Altın Hırsı mı?
Sudan'da yaşananlar sadece bir iç savaş değil, aynı zamanda bölgesel güçlerin kirli oyunlarının sahnesi. Ülkenin zengin altın kaynakları ve stratejik konumu, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi aktörlerin iştahını kabartıyor. Peki, Sudan'da neler oluyor ve Türkiye bu denklemde nerede duruyor?
Sudan'da Etnik Temizlik Mi Yapılıyor?
Kuzey Darfur ve Kuzey Kurdufan'dan gelen haberler iç açıcı değil. Sudan Doktorlar Ağı'nın raporları, silahsız sivillerin infaz edildiğini, tıbbi tesislerin yağmalandığını gösteriyor. İddialara göre, BAE tarafından desteklenen Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) sistematik etnik temizlik yapıyor ve Sudan devletinin temellerini sarsıyor.
BAE'nin HDK'ye sağladığı ağır silah ve finansman desteği, çatışmanın sadece bir iktidar mücadelesi olmadığını gösteriyor. Bu, bölgesel jeopolitiğin en kanlı ve acımasız vekalet savaşı. Hedef, Sudan devletinin üniter yapısını ortadan kaldırmak.
Altın Rezervleri: Sudan'ın Laneti Mi?
Sudan'ın zengin altın rezervleri, ülke ihracatının önemli bir bölümünü oluşturuyor. Ancak bu zenginlik, aynı zamanda Sudan'ı bölgesel ve küresel aktörler için kontrol edilmesi gereken bir hedef haline getiriyor. İddialara göre, yılda 65 tona yakın altın kaçırılıyor.
HDK'nin ilerleyişi, Hemedti'nin kontrolündeki altın madenleri karşılığında Rusya'nın Wagner Grubu'ndan alınan askeri destek ve BAE'den gelen finansal destekle mümkün oluyor. BAE'nin rolü sadece ekonomik çıkarlarla sınırlı değil. Aynı zamanda Kızıldeniz'deki nüfuzunu pekiştirme hedefiyle hareket ediyor.
Türkiye Neden Sudan'a İlgisiz Kalamaz?
Türkiye için Sudan, Kızıldeniz ve Afrika Boynuzu'ndaki stratejik varlığı açısından büyük önem taşıyor. Türkiye, bu kaosta dahi meşruiyet ilkesinden vazgeçmeyerek Sudan devletiyle resmi düzeyde temaslarını sürdürüyor ve arabuluculuk politikası yürütüyor.
- Türkiye'nin tarihsel bağları
- Sevakin Adası gibi kritik askeri ve ticari yatırımları
- Afrika'daki stratejik hedefleri
HDK/BAE ekseninin zaferi durumunda risk altına girebilir. Parçalanmış ve istikrarsız bir Sudan, Türkiye'nin Kızıldeniz'deki jeopolitik derinliğini kaybetmesi anlamına gelecektir.
Türkiye, Sudan'ın çöküşünü önlemek için aktif adımlar atmalıdır. BAE'nin vekalet savaşı politikasına karşı Katar ve diğer dengeleyici bölgesel güçlerle işbirliği yapmalı, uluslararası platformlarda BAE'nin rolünü ifşa etmelidir. Ayrıca, Mısır ile ortak hareket ederek, Afrika Boynuzu ülkeleriyle işbirliğini derinleştirerek bölgesel bir güvenlik ittifakı oluşturmalıdır.
Türkiye, sadece ateşkesi değil, Sudan'ın üniter yapısını ve toprak bütünlüğünü güvence altına alacak kalıcı bir siyasi çözümü hedeflemelidir. Darfur'daki kabileler ve sivil toplum kuruluşları dahil tüm paydaşları kapsayan geniş tabanlı bir uzlaşma masası kurulmalıdır.
Sudan'da yaşananlar, sadece bir ülkenin değil, tüm bölgenin geleceğini etkileyebilir. Türkiye'nin aktif ve kararlı bir şekilde devreye girmesi, hem kendi çıkarlarını koruyacak hem de Sudan'ın daha da kötüye gitmesini engelleyecektir. Aksi takdirde, Sudan'daki kanlı oyunun faturası çok ağır olabilir.
