
Kaybetmek mi Kazanç mı? Çağımızın Acımasız Gerçeği!
Günümüzde başarı kavramı ne yazık ki değişti. Artık birinin yükselmesi, diğerinin düşmesiyle eşdeğer tutuluyor. Peki, bu durumun altında yatan sebepler neler? İnsanlar neden başkasının kaybından haz duyuyor? İşte bu soruların yanıtlarını arayan, düşündürücü bir yazı.
Kaybetmek mi, Kazandırmak mı?
Eskiden kazanmak, emeğin karşılığıydı. Bir iş için çabalar, ter döker ve sonunda elde ettiğiniz başarıyla gurur duyardınız. Ancak günümüzde durum farklı. İnsanın kazancı, kendi başarısıyla değil, başkasının kaybıyla ölçülüyor. Birinin yükselmesi değil, bir başkasının düşmesi gündem oluyor. Ne yazık ki, modern insanın yüreğinde sevinç yerini haset, merhamet yerini tatminsizlik almış durumda.
Bu çağda insanlar, kendi başarılarından ziyade başkalarının başarısızlığıyla tatmin oluyor. Birinin elindekini görünce, "Benim neden yok?" diye sormakla kalmıyor, "Onda da olmasın!" diye iç geçiriyor. İşte tam bu noktada insan kaybediyor. Çünkü ruhun gıdası paylaşmaktır. İnsan, vermedikçe körelir. Birinin elinden tutmak, bir yüreği onarmak, bir tebessüme vesile olmak, insanı insan yapan değerlerdir. Ancak biz, başkalarının sıkıntısından zevk alan, düşeni kaldırmak yerine üzerine basan bir kalabalığa dönüştük.
Gerçek Kazanç Nerede Saklı?
İnsanın büyüklüğü, rakibini yenmekte değil, kendi karanlığını yenebilmekte saklıdır. Gerçek kazanma, başkalarının kaybında değil, onların kazanmasına destek olabilmekte gizlidir. Zira insan bedeni almakla doyar; fakat ruh, ancak vererek huzura kavuşur. Bu nedenle, gerçekten kazanmak isteyen önce vermeyi öğrenmeli. Sevgi vermeyi, şefkat göstermeyi, birini yargılamadan anlamayı öğrenmeli. Çünkü insan, başkalarının mutluluğuna dokunabildiği kadar insandır. Kaybederken bile kazanabilmenin sırrı da tam burada gizlidir.
Peki bu yozlaşmanın önüne nasıl geçebiliriz? İşte bazı öneriler:
- Empati kurmayı öğrenmek
- Başkalarının başarılarını takdir etmek
- Yardımlaşma ve dayanışma duygularını güçlendirmek
- Kendi iç huzurumuzu sağlamak
- Haset ve kıskançlık duygularından arınmak
Unutmayalım ki, insanlık başkalarının mutsuzluğu üzerinden mutlu olmayı sürdürdükçe, kendi varlığını inkâr eder. Zamanla bir huzursuzluk, bir boşluk çöker insanın içine. İşte o zaman anlar insan, kazandığı her şeyin aslında kaybettiklerini telafi edemediğini, anlar da geç mi kalır bilinmez.