İmamoğlu'ndan Cezaevinde Nazım Hikmet'e Duygu Dolu Veda!
Gündem

İmamoğlu'ndan Cezaevinde Nazım Hikmet'e Duygu Dolu Veda!


03 June 20255 dk okuma31 görüntülenmeSon güncelleme: 02 September 2025

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, "yolsuzluk" soruşturması kapsamında tutuklanmasının ardından doğum gününde anlamlı bir paylaşımda bulundu. İmamoğlu, Türk şiirinin önemli isimlerinden Nazım Hikmet'in "Karıma Mektup" şiirini okuyarak sevenlerine seslendi. Bu duygu dolu anlar, sosyal medyada büyük yankı uyandırdı.

Nazım Hikmet'e Saygı ve Özlem

Ekrem İmamoğlu'nun Nazım Hikmet'in doğum gününe denk gelen bu anlamlı paylaşımı, sevenleri tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı. CHP Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi'nin X (Twitter) hesabı üzerinden yapılan paylaşımda, İmamoğlu'nun şiiri okuduğu anların videosu yer aldı. Videoya eşlik eden notta ise, "Silivri Cezaevi’nden memleket şairi Nazım Hikmet’e saygı ve özlemle…" ifadeleri kullanıldı.

"Karıma Mektup" Şiirinin Anlamı

Nazım Hikmet'in "Karıma Mektup" şiiri, şairin eşine duyduğu derin sevgi ve bağlılığı ifade ederken, aynı zamanda yaşamın zorluklarına karşı umudu ve direnişi de simgeliyor. İmamoğlu'nun bu şiiri seçmesi, içinde bulunduğu zorlu koşullara rağmen umudunu koruduğunu ve sevenlerine moral vermek istediğini gösteriyor.

Şiirin bazı dizeleri şunlardır:

  • "Bir tanem! Son mektubunda: 'Başım sızlıyor yüreğim sersem! ' diyorsun."
  • "'Seni asarlarsa seni kaybedersem; diyorsun; 'yaşıyamam! '"
  • "Yaşarsın karıcığım, kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda; yaşarsın"
  • "kalbimin kızıl saçlı bacısı en fazla bir yıl sürer yirminci asırlılarda ölüm acısı."

Siyasi Yansımaları ve Toplumsal Etki

Ekrem İmamoğlu'nun bu paylaşımı, siyasi çevrelerde ve kamuoyunda geniş yankı buldu. Birçok kişi, İmamoğlu'na destek mesajları gönderirken, bazıları ise tutuklanma sürecini eleştirdi. Bu olay, Türkiye'deki siyasi kutuplaşmayı ve ifade özgürlüğü tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.

İmamoğlu'nun tutukluluğu ve ardından gelen bu şiir paylaşımı, Türkiye'nin yakın siyasi tarihinde önemli bir yer edinecek gibi görünüyor. Bu olay, sadece bir siyasetçinin kişisel deneyimi olmanın ötesinde, Türkiye'deki demokrasi, adalet ve ifade özgürlüğü gibi temel değerler üzerine bir tartışma zemini oluşturdu.