
Çin'in Hindistan-Pakistan Krizindeki Kayıpları: Riskler Neler?
Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilim, Çin'i iki ülke arasında denge kurmaya zorluyor. Pekin, müttefiki İslamabad ile ekonomik iş birliğini geliştirmek ve Hindistan arasındaki ilişkilerde sıkışmış durumda. Bölgedeki artan tansiyon karşısında Çin, iki ülkeye de itidal çağrısı yaparak çatışmanın barışçıl yollarla çözülmesini istedi. Ancak bu tür söylemler çoğu zaman somut adımlara dönüşmüyor.
Çin'in Tarafsızlık İmajı ve Riskler
Çin, tarafsızlık politikasına bağlı kalarak üçüncü taraflar arasındaki çatışmalara çekilmek istemiyor. Barış içinde bir arada yaşama ilkelerini savunan Pekin, uluslararası düzeyde aktif bir güvenlik ve askeri aktör olmaktan kaçınıyor. Ancak bu tarafsızlık, çoğu zaman çatışmanın taraflarından biri için olumlu sonuçlar doğuruyor. Mevcut durumda bu tarafın Hindistan değil, İslamabad olduğu göz ardı edilemez.
Çin, Pahalgam’daki saldırıyı kınamış olsa da Hindistan’a destek vermedi ve Yeni Delhi’nin olaylara ilişkin yorumunu kabul etmedi. Pakistan’ın saldırıyla bağlantısı olduğu yönündeki suçlamaları benimsemek yerine, Çin, İslamabad hükümetinin hızlı ve adil bir soruşturma çağrısına destek verdi. Dışişleri Bakanı Wang Yi, Pakistanlı mevkidaşıyla yaptığı görüşmede, Çin’in "çelikten dostları" olan Pakistan’ın meşru güvenlik endişelerini anladığını ve bu ülkenin egemenliği ile güvenliğini koruma çabalarına destek verdiklerini vurguladı.
Tarihi ve Jeopolitik Gerçekler
Hindistan ile Pakistan arasındaki çekişmede Çin’in tutumu, tarihi ve jeopolitik nedenlerle şekilleniyor. Keşmir'in Hindistan, Pakistan ve Çin arasında bölünmüş olması, üç başkentte de rahatsızlık yaratıyor. Özellikle 1963 yılında Pakistan’ın bazı toprakları Çin’e bırakması, Hindistan tarafından tanınmadı. O dönem Pekin-İslamabad ilişkilerini derinleştiren bu adım, aynı zamanda Pekin ile Yeni Delhi arasındaki mesafeyi daha da artırdı.
Çin'in bu üçlü denklemin içindeki konumunu karmaşıklaştıran bir diğer etken ise Pakistan’ın zamanla Pekin’in en yakın stratejik ortağına dönüşmesi. İki ülke arasındaki iş birliği, Çin’in Hindistan ve diğer bölge ülkeleriyle olan ilişkilerinden çok daha kapsamlı. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2013’te başlattığı “Kuşak ve Yol Girişimi” çerçevesinde Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC),bu küresel projenin en önemli ayaklarından biri oldu.
- CPEC, Çin'in Gwadar Limanı aracılığıyla doğrudan Umman Denizi’ne erişim sağlamasına olanak tanıyor.
- Bu durum, Çin'in bölgedeki stratejik konumunu güçlendiriyor.
- Ancak CPEC kapsamında bazı projelerin tartışmalı Keşmir topraklarında hayata geçirilmesi, Hindistan’ın tepkisine yol açtı.
Çin-Hindistan Yakınlaşması Mümkün mü?
Çin ile Hindistan arasındaki ilişkiler zaman zaman temkinli iş birliğiyle askeri çatışmalar arasında gidip gelse de, Pekin mevcut kriz bağlamında Yeni Delhi’nin güvenlik kaygılarına karşı daha duyarlı davranabilir. Hindistan, terör tehdidi ve İslamcı örgütlerle aktif olarak mücadele ederken, Çin de Sincan bölgesinde terörizm ve İslamcı ayrılıkçılık kaynaklı tehditlerle karşı karşıya. Bu bağlamda, her iki ülke de merkezi otoriteyi zayıflatabilecek aktörlere karşı koyma konusunda ortak çıkarları paylaşıyor.
Ayrıca, Çin vatandaşları daha önce Pakistan'da gerçekleştirilen saldırılarda doğrudan hedef alınmış ve onlarcası hayatını kaybetmişti. Bu tür olaylar, Pekin’in terör ve aşırılıkla mücadele konusundaki kararlılığıyla çelişen bir pozisyonda durmasını zorlaştırıyor. Çin’in bölgedeki çıkarları açısından bakıldığında, Pekin bu coğrafyanın radikalizm ya da büyük güç rekabetinin merkezine dönüşmesini istemiyor.
Hindistan ile Pakistan arasında çıkacak bir savaş, Çin için büyük zararlara yol açabilir; bu durum Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nu (CPEC) riske sokar, Sincan’ı istikrarsızlaştırabilir ve diğer küresel aktörlerin müdahil olmasına yol açarak Pekin’in uzun vadeli bölgesel hedeflerini sekteye uğratabilir. Mevcut kriz, aynı zamanda Çin ile ABD arasında yapıcı bir iş birliği fırsatı da sunuyor.