Dijitalleşen devlet işleri, yaşamımıza hız ve kolaylık getirirken aynı zamanda yepyeni bir dünyanın kapısını aralıyor. Doç. Dr. Hayrettin Kurt, blokzincir teknolojisinin devlet hizmetlerindeki potansiyelini ve beraberinde getirdiği hukuki ve etik soruları değerlendiriyor. Peki, "kodların ve algoritmaların yönettiği bir kamu hizmeti" mümkün mü? İşte detaylar!
Blokzincir ile Noterde Devrim: Güven Artıyor Mu?
Türkiye, araç satışında ödeme adımını blokzincir tabanlı sistemle gerçekleştirerek önemli bir adım attı. Bu sistem, hızlı, şeffaf ve değiştirilemez bir güven altyapısı sunuyor. Noter hala devrede olsa da, dijital çağın kurallarına adapte olmuş bir aracı olarak hukukun işlem güvenliğini yeniden tanımlıyor. Bu gelişme, mahkemeler için de bir işaret fişeği niteliğinde. Şeffaf, denetlenebilir, güvenli işlem modeli adım adım yargıya da uzanıyor. Peki, devlet kapısındaki mühür, yerini bir satır koda bırakır mı?
Seçim Güvenliği Tehlikede mi? E-Oylama Mümkün mü?
Genel seçimlerde blokzincir tabanlı güvenli bir uygulama üzerinden oy kullanmak mümkün olabilir mi? Oyların çalınması ya da yanlış sayılması imkansız hale gelebilir. Ancak, sistemde bir açık çıkarsa ne olacak? Bir satır kod hatasının koskoca bir seçimi gölgeleme ihtimali ürkütücü. Dijitalleşme ne kadar ilerlerse ilerlesin, bazı alanlarda hata payına asla yer yok. Seçim güvenliği, üzerinde en küçük riski bile kaldırmayacak kadar kıymetli. Bu yüzden, e-oylama hayali ufukta belirse de, teknoloji tamamen olgunlaşmadan ve gerekli tüm önlemler alınmadan bu hayalin peşinden koşmak gerçekçi olmayacak.
Robot Memurlar Geliyor mu? Hukuki Sorunlar Neler?
Günlük idari işlemlerde de otomasyonun ayak seslerini duyuyoruz. Yapı ruhsatı başvurularından vergi beyannamelerine kadar pek çok işlemde "robot memurlar" devreye girebilir mi? Peki, bir algoritmanın sizin hakkınızda olumsuz bir karar verdiğini düşünün. Bu durumda muhatabımız kim olacak? Hukuk der ki, idarenin her işlemi kanuna dayanmalı ve yargı denetimine açık olmalıdır. Bu ilkeyi akıllı sözleşmeler ve algoritmalar dünyasına uyarlamak zorundayız. Aksi halde, kodu yazan kazanır anlayışı ortaya çıkar ki bu, hukuk devletinin kabul edebileceği bir şey olmayacaktır.
Algoritmaların adil olup olmadığı, eşitlik ve adalet gibi konular da önemli bir endişe kaynağı. Algoritmalar, onlara sağlanan veriler ve kurallar kadar adil olabilir. Eğer eğitildikleri veri seti geçmiş önyargıları taşıyorsa, algoritma da aynı hataları tekrarlayacaktır. Bu nedenle, kamu yönetiminde kullanılan algoritmaların denetlenmesi ve şeffaf olması şart. Fransa bu konuda öncü adımlar attı. Kamuda kullanılan algoritmaların vatandaşlarca talep edildiğinde anlaşılabilir açıklamalarını sunmayı yasal zorunluluk haline getirdi.
Tüm bu gelişmeler ışığında, dijital dönüşümün başarısı, teknoloji ile hukuk ve etik arasında kurulan dengede yatıyor. Bir yandan yeni teknolojileri cesurca denemek gerek, diğer yandan insan haklarını, adaleti ve hesap verebilirliği koruyacak mekanizmaları baştan tasarlamak gerekiyor.
Sonuç olarak, blokzincir teknolojisi ve dijitalleşme, devlet hizmetlerinde büyük bir potansiyele sahip olsa da, beraberinde hukuki, etik ve güvenlik risklerini de getiriyor. Bu riskleri minimize etmek ve teknolojinin faydalarını maksimize etmek için şeffaflık, denetlenebilirlik ve hukukun üstünlüğü ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalmak gerekiyor. Aksi takdirde, dijitalleşme süreci, beklenen faydaları sağlamak yerine, yeni sorunlara yol açabilir.