
Fısıltıdan Darbeye: ABD'nin Ortadoğu Planları Ortaya Çıktı!
ABD'nin Ortadoğu'daki dış politikası, çoğu zaman perde arkasında fısıltılarla şekilleniyor. 11 Eylül sabahı George W. Bush'un kulağına fısıldanan sözler, sadece bir dönemin başlangıcı değil, aynı zamanda Amerika'nın dış politikasının nasıl manipüle edildiğinin de bir göstergesiydi. Peki, bu fısıltılar nasıl büyük olaylara dönüştü?
Geçmişten Günümüze Fısıltı Politikası
11 Eylül saldırıları, Amerika Birleşik Devletleri için bir dönüm noktası oldu. O sabah, Florida'da bir ilkokulda öğrencileriyle birlikte olan Başkan George W. Bush'un kulağına fısıldanan haber, ülkenin ve dünyanın kaderini değiştirecekti. Bu olay, ABD'nin terörle mücadele adı altında Ortadoğu'ya müdahalesinin fitilini ateşledi. Ancak, bu sadece bir başlangıçtı.
Geçmişten günümüze baktığımızda, ABD dış politikasının önemli kararlarının genellikle kapalı kapılar ardında alındığını görüyoruz. Bu kararlar, bazen bir fısıltı, bazen bir toplantı notu, bazen de bir strateji belgesi şeklinde ortaya çıkıyor. Ancak, sonuçları her zaman büyük oluyor. Örneğin:
- Irak Savaşı: Yanlış istihbarat raporları ve kitle imha silahları iddiaları ile başlayan savaş, bölgede istikrarsızlığa yol açtı.
- Arap Baharı: Demokrasi ve özgürlük talepleriyle başlayan halk hareketleri, bazı ülkelerde iç savaşa ve otoriter rejimlerin güçlenmesine neden oldu.
- Suriye Krizi: İç savaş, milyonlarca insanın yerinden edilmesine ve uluslararası bir krize dönüştü.
Değişen Aktörler, Değişmeyen Senaryo
Aradan geçen yıllara rağmen, değişmeyen bir şey var: Ortadoğu'daki dönüm noktaları, genellikle Washington'da alınan kararlarla başlıyor. Bush'un kulağına fısıldanan o sözler, bir dönemin başlangıcı olmuştu. Bugün de benzer senaryolarla karşılaşıyoruz. Farklı aktörler, farklı bahanelerle aynı amaca hizmet ediyor: Bölgesel çıkarlarını korumak ve nüfuz alanını genişletmek.
"Biz bu filmi daha önce gördük" sözü, aslında yaşananların bir tekrarı olduğunu ifade ediyor. Rice'ın yerine Barrack'ın gelmesi, Blair'in şaşırtmaması, tüm bunlar, ABD dış politikasının sürekliliğini gösteriyor. Ancak, bu süreklilik, bölge için sürekli bir istikrarsızlık anlamına geliyor.
ABD'nin Ortadoğu politikası, uzun yıllardır eleştirilerin odağında. Bölgedeki istikrarsızlığın temel nedenlerinden biri olarak görülüyor. Ancak, Washington'daki karar alıcılar, bu eleştirilere rağmen politikalarını değiştirmekte isteksiz görünüyorlar. Peki, bu durum nereye kadar devam edecek? İşte asıl soru bu.
Sonuç olarak, ABD'nin Ortadoğu'daki fısıltı politikası, bölge için sürekli bir tehdit oluşturuyor. Bu politikaların değişmesi, bölgeye barış ve istikrar getirebilir. Ancak, bunun için öncelikle Washington'daki karar alıcıların zihniyetinin değişmesi gerekiyor.